24 Ocak 2019 Perşembe

Değişiyoruz, çok fazla, sürekli, hemen hemen her konuda. En sabit gördüklerimiz bile başkalaşımlar geçiriyor. Fark etmiyoruz anlamıyoruz kaçırıyoruz belki ama bazen ufaktan hissediyoruz. Ufaktan dedim, kimisi çok bariz alenen ortada, kimisi usul usul ve hafif oluyor çünkü.

Bakın bi, düşünün. Uzuuun aralardan sonra baktığınız fotoğrafları düşünün. Değişen tek şey görüntünüz olamaz herhalde. Arkadaşlarınız, düşünceleriniz, hissettikleriniz, belki yaşadığınız yer, belki olmak istediğiniz şey.. Hepsi biraz artmış biraz eksilmiş biraz da gitmiş oluyor muhtemelen.

Beş sene önce hiç dikkat etmediğim bir şey şu an radarıma aşırı takılıyor, o yıllarda hayatımı adayacağımı düşündüğüm şeyler uçup gitmiş. Bir kısmına gülüyor, bir kısmını hatırlamak dahi istemiyorum.

Şu anda olduğum kişinin bakış açısına, değerlerine ters şeyler görüyorum, şaşırıyorum. Hep böyleymişim gibi geliyor çünkü, değişen şeylerin korkunç miktarını anlayamıyorum.
Değişimi kabullenmek, bizim daha sık kullandığımız tabirle "alışmak". Alışmanın normalliğini hayret ede ede kabulleniyorum.

Yanlış anlaşılmasın, değişmekten hiç rahatsız değilim. Bir şeyler değişmediği sürece hayatta kalabileceğim/iz/e zaten inanmıyorum. Ama düşünüyorum işte. O öyle değil de neden böyle, böyle olsa nolur, o nasıl öyle olmuşlar.. falan filanlar. Geceniz güzel olsun.

12 Ocak 2019 Cumartesi



        Keşke diyorum önceden burada olsaydık, keşke kafamızdan taşarcasına dolaşıp duran fikirleri satırlara koysaydık. Sinemada izlerken ağlatan filmi anlatsaydık birbirimize, coşkumuz muhatap bulamayıp dinmeseydi sessizce. Anlatsaydık, çok kez anlatsaydık. Çalan müziğin ritmini, kalbimizdeki hissi karşılığını, nasıl vurup sarstığını.. Keşke diyorum önceleri bi' yerlerde olsaydık. Dinlemenin kıymetini bilen dostlarımız olurdu, onlara sarılsaydık.

https://www.youtube.com/watch?v=-x9GxGYA7nE

9 Ocak 2019 Çarşamba



         Lütfen insanların hakkınızda ne düşündüğünü kafaya takmayı biraz azaltın. Herkesin düğün makyajı ve her güne ayrı kombinle geldiği okula, işe siz daha rahat kıyafetlerle gitmek istiyor olabilirsiniz. Çoğunluğun 'sevdiğini söylediği' şarkıları siz de sevmek, dinlemek zorunda değilsiniz.

Dinlediğiniz müzikten, giydiklerinizden, söylediklerinizden utanmayın. Bırakın insanlar, diğerleri hakkında düşünüp konuşarak kendi ömürlerini harcasın. Siz kendi yolunuza bakın. İstemediğiniz hiç kimseye, neyi neden yaptığınızı açıklamak zorunda da değilsiniz. Öyle gerekiyordur, size göre uygun olan odur veya sadece keyfinizin kahyası öyle istemiştir ve bu gayet yeterli bir gerekçedir. Kimseyi ilgilendirmez.

Kendinizi düşük hissetmeyin, fazla utangaç olmayın. Herkes insan, hepimizin eli kolu gözü kulağı var. Kimse üstün değil. Hele de kendi gözünüzde büyüttüğünüz veya farklı gördüğünüz kibirli insanlar hiç değil. Kibir çok çirkin ve aşağılık bir özelliktir. Özgüvenle sakın karıştırmayın. Saygı duyacağınız, çekineceğiniz insanları iyi seçin. Toplu taşımada inmeniz gerekiyorsa ayağa kalkıp yanınızdakinin kalkmasını beklemek veya yüzüne boş boş bakmak yerine 'pardon, geçebilir miyim, müsadenizle' diyebilirsiniz. Emin olun çok daha kolay olacak ve bu sizden hiçbir şey götürmez. Girdiğiniz ortamlarda başınızı yere eğmeyin, dik durun. Heyecanlı veya gergin olsanız bile.

Gülümsemekten korkmayın, saçmalamaktan da. Ben defalarca yaptım, masal anlatmıyorum size. Ezber sözlerle konuşmuyorum. Böyle yaptıkça, garip durumlar karşısında ağlamak yerine kendinize gülebilmeye başlayacaksınız. Dış görünüşünüzü büyük bir dert haline getirmeyin. Çok kilolu, çok zayıf, kısa, uzun olabilirsiniz, hiç beğenmediğiniz fiziksel özellikleriniz olabilir. Olduğunuzdan daha küçük veya büyük durmanız da muhtemel. Ama bunları 'kusur' olarak görüp kendinize eziyet etmeyi bırakın.

Sizi en iyi anlayacak ve hayat boyu peşinizi bırakmayacak o aynadaki görüntüyle iyi anlaşın. İsteseniz de kaçamayacağınız o kişiyi iyi tanıyın, hayatını yaşamasına yardım edin. Başkalarına yardım edip düşündüğünüz kadar, biraz da kendi elinizden tutmayı unutmayın. Görmezden gelmeyin, nefret etmeyin. Zaten bu kadar çok kötülük varken, kendiniz de düşman haline gelmeyin, benliğinizi, ömrünüzü kurtarın.




On Beş Mayıs

  Acaba hakaretsiz kötü sözsüz nasıl yazarım, üslubumu sakin bir ölçüde nasıl tutarım şeklinde uzunca düşündükten sonra konuşmaya karar verd...